BİR ÖZGÜRLÜK ANI

Ruhumuz hangi zaman diliminde özgür hissediyordur, kim bilir? Uçsuz bucaksız hayaller aleminde gezinirken mi, yoksa bir yerlerde yaşam mücadelesi verirken mi? Yağmurlu bir havada pencerenin önünde damlaları yarıştırırken mi, kartondan yapma evinde dinmesini beklerken mi? Bana sorarsan arada bir yerlerde; bazen bir hayalin, bazen bir acının içine hapsolmuşken… Uzun zamandır hayal kurmuyorum ama istiyorum. Sıcacık bir hayalin kollarında olmak istiyorum. Dışarısı yağmurlu ve ben kendimi bomboş hissediyorum. Tam bu noktada, bu hislerle boğuşurken de özgür hissediyor mudur? Yoksa yeryüzünde sahip olduğu bedenin ve beynin karmaşıklığında boğulmak üzere midir, bilmiyorum. Bazen ait olur, bazen de ait olmazsın hiçbir yere. Düşlediğim neydi diye sorarsın kendine. En yakının sandığın, kendinden yakın sandığın herkes başkalaşır ve uzaklaşır senden. Kalan yine kendin, bedenin, ruhun ve hislerinle birlikte kucak dolusu karmaşa. Karmaşıklığın sebebi ruhun acılı yerleriyle gerçekleşen temas mıdır yoksa kocaman evrende sığmaya çalıştığı bedene olan öfkesi midir? Ne ruhum bedenimin ne bedenim ruhumun bir parçası olduğunun farkında değil sanırım. İkisinin aynı zaman diliminde farklı yerlere yaptıkları yolculuklar bütünlüğü altüst ediyor. Birlikte hareket edip aynı zevklere sahip olsalar olmaz mıydı sanki? Ya ruhum yanlış bedende ya bedenim başka ruha ait. Alıp yanıma tanıştırmak istesem, belki biraz sevdirmek, o zaman işte başlıyor tartışmalar. Burada yıpranan benliğimin özü, ruhumun mu, bedenimin mi, bilmiyorum. Beynimi ve bedenimi özgürleştirdiğim noktada ruhumla buluşabileceğimizi umuyorum. Özgür hissettiği an’a şahit olurum belki, kim bilir.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.